İbnülemin’in Son Hattatlar’ı

Örnek yaşantısı ve irfanıyla kendisinden pek çok şey öğrendiğimiz, ismi anıldığında hayır ve rahmetle yâd ettiğimiz, ilim ve sanata dair uzmanlık isteyen pek çok alana vâkıf olan cennetmekân İbnü’l-Emin vakıf insandı. İbrahim Ethem Gören, ”Son Hattatlar” kitabı etrafında, vefatının 60. yıldönümünde aynı gün ebediyet âlemine uğurladığımız Akif Emre’ye de rahmet dileyerek İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal’a dair yazdı.
Vakıf ve vâkıf insan İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal’ın (1870-1957) vefat edeli dün itibariyle tam 60 yıl olmuş. Osmanlı Cihan Devleti’nin son münevverlerinden İbn’ül-Emin, Miladi takvimin yaprakları 24 Mayıs 1957’yi gösterdiği bir Cuma günü âlem-i hayalden âlem-i hakikate uyanarak Merkez Efendi kabristanlığında ahiret âlemine sırlanmış.
Ehl-i iman ve ehli hakikat bir zat
İbnü’l-Emin Mahmut Kemal İnal öncelikle mahir bir yazar. Önemli bir müverrih; tarihçi, kültür ve edebiyat tarihçisi, şair, hat sanatı alanında ilk müzeyi kuran şahsiyet, ehl-i tasavvuf, ehl-i iman ve ehl-i hakikat bir zat.
Rüştiye tahsilinden sonra Mülkiye ve Hukuk öğrenimini sağlık sorunları sebebiyle tamamlayamamış, özel hocalardan klasik medrese tahsili görmüş. 1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi/Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ni kurmuş, Medresetü’l-Hattatin’in kurucuları arasında yer almış.Tarih-i Osmanî Encümeni azalığı görevini deruhte etmiş; Kütüphaneler Tasnif İşleri ilmî müşavirliği ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü gibi görevler ifa etmiş.
Vakıf ve vâkıf insan
Örnek yaşantısı ve irfanıyla kendisinden pek çok şey öğrendiğimiz, ismi anıldığında hayır ve rahmetle yâd ettiğimiz, ilim ve sanata dair uzmanlık isteyen pek çok alana vâkıf olan cennetmekân İbnü’l-Emin vakıf insandı. Ömrü müddetince itinayla topladığı, içerisinde yüzlerce yazma eser, tıpkıbasım ve nadide kitaplarının bulunduğu kütüphanesini ve birbirinde âlâ Osmanlı hattatlarının ketebesini haiz hat koleksiyonunu vefatından 4 yıl önce 1953 yılında İstanbul Üniversitesi’ne; doğup büyüdüğü, ilim, irfan, sanat ve ahlak sohbetlerine ev sahipliği yaptığı baba yadigârı köşkünü de kendi adıyla kurulacak olan vakfa, İslami ilim tahsilinde bulunanların desteklenmesi, imam hatip lisesine ve talebelerine maddi yardımlar yapılması için vakfetti.
Kendi kendini yetiştirmiş, nadir bir şahsiyet
Bugün kendi adıyla hayır ve hasenat hizmetlerine râm olmakta olan İbn’ül-Emin Mahmut Kemal İnal Vakfı, üstadı, “Kendi kendini yetiştirmiş, hayırla anılması gereken nadir şahsiyetlerdendir. Keskin zekâsı ve dikkati, şaşırtıcı hafızası, yorulmak bilmez çalışkan bir kişiliğe sahip şahsiyetti.” şeklindeki iki cümleyle tarif ve tavsif ediyor.
Vasiyetnamesini besmeleyle kaleme almış
Sünnet-i seniyyeye ittiba ederek vasiyatnamesini aşağıdaki gibi besmeleyle kaleme almıştır:
“Bismillahirrahmanirrahîm
Ellhamdülilâh, aklen ve bedenen kemâli âfiyette olduğum halde, Medenî Kanunun ahkâmına tevfikân, hiçbir kimseden korkmadan ve hiçbir kimsenin cebrine tâbi olmadan son arzularım mezkûr kanunun 478’inci maddesi mücübince, İstanbul’da Mercan Mahallesinde, Mühürdar Emin Paşa Sokağı’ndaki konağımda, 1955 Haziran’ının 23’üncü günü kendi elimle yazıyorum. Kendime kimseyi mirasçı nasbetmeyerek, tasarruf nisâbına taalluk eden hakkımı tamamen muhafaza ediyorum. Esasen mahfuz hisseli mirasçım bulunmadığından, kanunen haiz olduğum mutlak selâhiyete binâen terekemin tamamı üzerinde tasarruf ederek, metrûkâtım bervechi âti umuru hayriyeye tahsis ve arzularımı ve vasiyetlerimi bu vesikada tâdât ve iştira ediyorum.
Müstakîlen mâliki bulunduğum İstanbul’da Mercan’da Mühürdar Emin Paşa Sokağı’ndaki yeni: 13 ve eski: 8 numaralı konağın ve müştemilâtını (Teferruat kabilinden olan ve olmayan mallar hariç) aşağıda gösterilen maksada ve gayeye tespit ettiğim kayıd ve şartlar dairesinde tahsis ederek (İbn’ül-Emin Mahmut Kemal Tesisi) adıyla hükm-i şahsiyeti haiz, Medeni Kanunun 437. maddesinin bahşetmiş olduğu selâhiyete müstenid ölüme bağlı tasarruf yoluyla yani ölümden sonra muzaf olarak vasiyet suretiyle vakfettim.
Şöyle ki:
Vakfettiğim bahsi geçen bina, daima “İbn’ül-Emin Mahmut Kemal Yurdu” namıyla yâdolunmak ve hâlihazırıyla mamur olarak muhafaza edilmek şartıyla, halen İstanbul’da hal-i faaliyette bulunan İmam Hatip Mektebi’nin tesisindeki gayeye ve maksada tahsis olunmuştur. Bu mektepte okuyacak talebe ile, İstanbul’daki üniversitelerde Din-i İslâm’ın ferâizine itina ve riayet ile, iftihar eden mütedeyyin ve müstehak talebe için bina, yurd olarak kullanılacaktır.”
Not: Vasiyetnamenin aslı ve tamamı, “Hoş Sadâ” adlı eserde bulunmaktadır. Biz burada sadece başlangıcını almış bulunmaktayız. Merak edenler “Hoş Sadâ”dan okuyabilirler.
Eserleri günümüz entelektüellerine rehberlik ediyor
İbnü’l-Emin, Osmanlı Cihan Devleti’nin son münevver temsilcilerinden biri olarak
Menafiüssavm, Ahlâk, Ravzatül-Kemal, Hülâsa-i Ziraat, Hülâsa-i Ticaret, Bir Yetimin Sergüzesti, Rahşan (Hikâye), Sabih (Hikâye), Yetîm-i Alîl, Kemalü’l-İsmet, Kemalü’l-Hikme, Kâmil Paşa’nın Sadareti ve Konak Meselesi, Tuhfetül Hattatîn Mukaddimesi, Menâkib-i Hünerveran Mukaddimesi, Divan-i Hikmet Mukaddimesi, Divan-i Gaalib Mukaddimesi, Divan-i Yahya Mukaddimesi, Tarihçe-i Evkaf ve Teracüm-i Ahval-i Nuzzar, Son Asır Türk Şairleri, Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar (Kemalü’s-Sudur), Son Hattatlar (Kemalü’l-Hattatîn) Hoş Sadâ nâm eserleriyle günümüz entelektüellerine rehberlik ediyor.
Hasılı, İbnü’l-Emin, Baki’nin “Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal/ Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” beytine ittiba ederek güzel, hayırlı eserler ve hoş sadalar bırakarak dünya nöbetini tamamlamış mümin ve mütevekkil bir zat…
Son Hattatlar, hat sanatının referans kitaplarından biri
Böyle bir girişten sonra sözü Üstad’ın hat sanatının referans kitaplarından biri olan Son Hattatlar’a getirelim. İbnü’l-Emin, kitabında hayata, hakikate ve hattatlara dair bilip gördüklerini kaleme almış.
Son Hattatlar, ilgilileri için başucu eseri mahiyetinde. Eser, Osmanlı Cihan Devleti’nin son üç asrında; 18’inci, 19’uncu ve 20’inci yüzyıldan, kitabın yayınlandığı 1955 yılına kadar İbn’ül-Emin’in ulaştığı, teşrik-i mesai içerisinde bulunduğu veya hakkında bir şekilde malumat edindiği hattatların biyografilerini ve kamış kalemden zikir sesi aldıkları hat eserlerinin görsellerinden ibaret. Kitap, hat sanatı tarihine dair yola çıkılmış bir belgesel mahiyetinde. Kitapta hattatların kabiliyetlerine, devlete yaptıkları hizmetlere, yazıların bulunduğu mahallere ve hattatların nerede medfun bulunduklarına kadar hemen her türlü malumat yer alıyor.
Son Hattatlar, 329 hattatın hayat hikâyesi ile şenlenmiş
839 sahifelik hacme sahip kitapta İbnü’l-Emin, hattatları, Sülüs, Nesih Celi Hattatları; Rık’a Hattatları; Ta’lik Hattatları şeklinde 3 ana kategoriye ayırmış, ayrıca “Sülüs ve Nesih Hattatları” serlevhasıyla kitabına bir de zeyl de etmiş.
Son Hattatlar’da 329 hattatın, “Cismani aletlerle ifa edilen ruhani mühendislik”şeklinde tarif edilen hat sanatına yaptıkları hizmetler, yetiştirdikleri talebeler ve imza koydukları eserler yer alıyor.
Son Hattatlar’ı Maarif Vekâleti basmış
Maarif Vekaleti eseri, İbnü’l-Emin’in velud hayatının son demlerinde 1955 yılında İstanbul Maarif Yayınevi’ne bastırmış. 3 bin adet basılan eserin bugün mevcudu bulunmuyor. Son Hattatlar ancak müzayedelerde el değiştiriyor. Kitabı ilk kez telif eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın yahut Kültür Bakanlığı’nın, İbnü’l-Emin’in hat sanatı sevdalılarına armağan ettiği eseri, hat sevdalılarıyla ve okuyucularla buluşturma yönünde bir hizmetleri vakıa mutabık olacaktır. Az önce arz ettiğim gibi Son Hattatlar, müzayedelerde el değiştiriyor, ya da fotokopiyle çoğaltılarak ilgililerinin hasretini dindiriyor.
Nev’i şahsına münhasır bir zat
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal için nevi şahsına münhasır bir zat kelimesini rahatlıkla kullanabiliriz. Ne demek istediğimi hakkal yakîn anlamak için üstadın her hangi bir kitabını okumak kâfi gelecektir.
İbn’ül-Emin, Son Hattatlar’a hissiyatını da katmış
Üstad eserine şahsi hissiyatını da aksettirmiş, pek hoşlanmadığı hattatların sanat ve estetik duyuşlarına kısaca değinmekle yetinmiş. Halim Efendi (Mustafa Halim Özyazıcı) bağcılık yaptığı dönemde İbnü’l-Emin’e yeteri kadar üzüm getirmemiş. Bu keyfiyet de kitapta yerini “Silivri kapusu haricinde Merkez Efendi mahallesinde Tepebağı’nda senelerce üzüm bağcılığı yapmıştır. Yetiştirdiği mütenevvi üzümlerden –ilk ve son defa olarak- vaktiyle bana bir sepet getirmişti.” cümleleriyle ifade etmiştir.
Özgüveni yüksek
İbnü’l-Emin özgüveni yüksek; kendine güvenen bir zat. Öz güven olmadan bu kadar telifatın yapılması da zor bir mesele. Muhatabımızın, istediği yazıların mutlaka yazılacağını uman bir halet-i ruhiyesi de var. Halim Efendi, İbnü’l-Emin’in istediği yazıları yazmayınca, arkadaşıyla ilgili olarak “Hutut-u Meşâhir Mecmuası’na bir iki satır yazmasını mükerreren ihtar ettiğim halde yazmamasına –teaccüple karışık- teessüf etmek tabiidir” notunu düşmeyi ihmal etmemiş.
Kitapta tashih hataları da göze çarpıyor
Son Hattatlar’da hatırı sayılır miktarda tashih hatası ve kısmen bilgi yanlışlıkları da mevcut. Bakanlık eliyle yayınlanan bir kitapta bu kadar çok hatanın olması dikkati şayan bir hadise olarak karşımızda duruyor. Mesela son devrin önemli nestalik üstadlarından Ali Alparslan’ın (Muzaffer Ali Alparslan) ismini Mehmed Ali Efendi ve Ali Alp Aslan Efendi şeklinde yazmış. Cennetmekânın ismini Muzaffer Ali Alparslan şeklinde tashih etmemiz gerekiyor. Benzer şekilde İbn’ül-Emin, Ali Alparslan Hoca’nın doğum yerini Çorum şeklinde yazmış. Son Hattatlar’ı kaynak olarak alan pek çok kitap ve makalede Alparslan’ın doğum yeri Selanik-Demirhisar’dan Çorum’a nakledilmiş. Bu keyfiyette Ali Alparslan’ın henüz çok küçük yaşlardayken Çorlu’da kısa bir süre ikamet etmesi, Çorlu’yla Çorum’un karıştırılmış olması ihtimalini zihinlere getiriyor.
İbnü’l-Emin merhum önemli bir hat koleksiyonuna sahip
İbnü’l-Emin üstadın hatırı sayılır bir hat eseri koleksiyonuna sahip olduğunu da Son Hattatlar’dan anlıyoruz. Kitapta hattat biyografileri ve eserlerin görselleri yer alıyor demiştik. Hat görsellerinin önemli bir kısmında “İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal koleksiyonundan” ibaresi mevcut. Bu meyanda Hasan Tahsin Efendi’nin sülüs nesih kıtasının; Tevfik Efendi’nin sülüs yazısının; Hasan Rıza Efendi’nin sülüs, nesih ve rika yazılarının; Naili Efendi’nin sülüs istifinin, Kamil Ülgen’in celi talik mail kıtasının ve Çırçırlı Ali Efendi’nin sülüs yazısının mezkûr koleksiyona dâhil olduğunu belirtmekle iktifa edelim.
İstanbul Üniversitesi, “İbnü’l-Emin Hat Koleksiyonu”nu yayınlamalı
İstanbul Üniversitesi’nin bu koleksiyondan bir albüm yapması bir yandan 60’ıncı vefat yıl dönümünde ismini ve hatırasını hürmetle andığımız üstada vefâ, diğer yandan da hat sanatı camiasına yönelik önemli bir sorumluluk örneği olacaktır.
Evkaf Müzesi Müdürlüğü yaptığı yıllarda hattatlarla haşır-neşir oldu
Evkaf Müzesi müdürlüğü yaptığı yıllarda da hattatlarla epeyce haşir neşir olmuştur. Hatta, kurucuları arasında yer aldığı Medesüt’ül-Hattatin, İbnülemin’in başkanlığını yaptığı Evkaf Müzesi idare meclisine bağlı olarak faaliyet göstermiş olduğundan Medreset’ül-Hattatin’den mezun olanlara verilen mezuniyet belgeleri/şahadetnameler Evkaf Matbaası tarafından bastırılarak mezunlara takdim edilmiş. Hattat şehadetnamelerindeki mührün İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal’e ait olduğunu da yeri gelmişken belirtelim.
Şimdiki zaman güllük gülistanlık
Şimdiki zaman güllük gülistanlık! İsteyen isteği gibi İslam-Türk sanatlarıyla meşgul olabiliyor, talebe yetiştiriyor, dini tedrisatın önünde herhangi bir engel bulunmuyor. Hemen her gün yeni bir serginin açılışı yapılıyor. İstanbul; bir adım öte tüm Anadolu şehirleri kamış kaleminin zikir sesleriyle yankılanıyor. Bu satırları okuyanların çoğu 1980’li yılların başına kadar hat sergisi açıyor olmanın zımnen yasak olduğunu bilmiyor. Ne demek isteğimi daha iyi anlamak isteyenler hat sergisi açtığı için hakim karşısına çıkan ve tabiri caizse paçayı zor kurtaran mücellid Rafet Güngör’ü Vefa’daki atölyesinde ziyaret edebilir.
Hâsılı, İbnü’l-Emin tüm mücadelesini kültür karakışının hükümferma olduğu yıllarda vererek Türk irfanına, İslam medeniyetine hizmet etmiş bir zat. Sohbetleriyle, yazdıklarıyla, makaleleriyle hâl ve kâl lisanıyla millete ve ümmete faydalı olmanın derdine düşmüş bir münevver.
Talebeyi de hocayı da kitabına almış
Son Hattatlar, böylesi zor bir ortamda, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte özgürlüklerin nisbeten kazanıldığı yıllarda yayınlanmış. İçinde bulunduğu ortamdan da etkilenerek hat sanatına hizmeti sebkat hemen herkesi; hocayı da talebeyi de kitabına almış. Hocalar bu keyfiyeti büyük bir olgunlukla karşılamış. Necmeddin Efendi’yle talebesi Ali Alparslan iki kapak arasında da bir araya getirilmiş; Halim Efendi’yle birlikte henüz 13 yaşındaki bir kabiliyet olan talebesi Güzide Çelebi de kitabın hoş kokulu sayfalarında kendine yer bulabilmiş. Güzide Hanım için burada, İbnü’l-Emin’in ifadeleriyle bir paragraf açmak istiyorum. “Hadice Güzide Hanım tüccardan Nazif Çelebi Bey’in ve –terceme-i hali 815’inci sayfada muharrer- Müşerref Hanım’ın üçüncü kızıdır. 1942’de Süleymaniye’de doğdu. (Son Hattatlar’ın 1955 yılında yayınlandığının altını çizmeliyim.) Halim Efendi’den talik teallüm etti. Az zamanda terakkiye başladı. İki ablasıyla bana verdikleri yazıları yaşlarıyla mütenasip görmedim. Başkasına yazdırıp kendilerine mâl etmeyeceklerinden emin olduğum halde gözümün önünde yazdırdım. Evvelce yazdıklarından daha güzel yazdıklarını gördüm. Takdir ettim.
Bu üç kardeş devam ve ihtimam ederlerse ileride kıymetli hattatlar sırasına geçecekleri şüphesizdir.
Tezhip sanatında da istidadı görülmektedir. Hıfz-ı Kur’an’a çalışmaktadır.”
Şimdi biz ekdik gelenler ekl eder
İbnü’l-Emin, kitabının sonunda siyah beyaz, mümin, mütevekkil bir fotoğrafına yer vererek, resim altına “Bizden evvel ekdiler, ekl eyledik/ Şimdi biz ekdik gelenler ekl eder” ibaresini yazmış.
Ne diyelim. Hayat böyle bir şey. Gelen, dünya nöbetini tamamlayan ahiret yurduna rihlet ediyor. Vefatının 60’ıncı yılında İbnü’l-Emin üstada ve ondan 60 yıl sonra aynı günde 24 Mayıs’ta ebediyet yurduna uğurlanan Akif Emre’ye rahmet niyaz ediyorum. Ervahına Fatihalar okuyalım.
İbrahim Ethem Gören
www.dunyabizim.com